sercan8201@gmail.com

sercan8201@gmail.com

Diğer Yazarlarımız

Beyaz Chevrolet’den TUSLOG/JUSMMAT sırları çıktı – Birlik Haber Ajansı

Beyaz Chevrolet’den TUSLOG/JUSMMAT sırları çıktı – Birlik Haber Ajansı

ANKARA-BHA

Ankara’nın Balgat semtinde 1957’de kurulan ve 1985’te kapatılan gizemli Amerikan okulu, gazeteci Ahmet Köprülü’nün kaleme aldığı Trojans / Ankara’da ABD Ajan Okulu adlı kitapla gün yüzüne çıkıyor. Hayat Yayınları’nın “Deşifre X Kitaplar” serisinin ikinci eseri olan Trojans; binlerce sayfa, doküman, fotoğraf, isim ve tanıklığın titizlikle incelenmesiyle hazırlandı. Serinin ilk kitabı “Bozkürt: Ülkücü Kürtlerin Saklı Kalmış Hikâyesi – Biji Türkiye” de Ahmet Dinç imzası ile okurla buluştu.

Trojans, bir araştırmacı gazetecilik çalışması olarak dikkat çekiyor. Editörlüğünü gazeteci Kamuran Akkuş’un üstlendiği eser, Türkiye’nin yakın tarihinde gözlerden uzak kalmış, okul görünümündeki bir istihbarat ve operasyon merkezini mercek altına alıyor. Yazar Ahmet Köprülü’nün aktardığına göre, TUSLOG DET-30 üssünde, Amerikan Askerî Yardım Heyeti (JAMMAT/JUSMMAT) desteğinde kurulan ABD Hava Kuvvetleri Mensupları Aile Bireyleri Okulu (AHS), 1957-1958 dönemini “Trojans yılı” ilan ederek öğrencilerini “Trojans” yani “Truva atları” olarak adlandırdı. Soğuk Savaş yıllarında Türkiye’de derin etkiler yaratan okul, CENTO ve TUSLOG bağlantılarıyla ABD’nin Türkiye ve çevresindeki politik operasyonlarını yönettiği bir merkeze dönüştü.

Darbeci generaller, CIA ajanları ve oğul Bush

Kitapta, “Küçük Amerika” hedefi doğrultusunda yürütülen ideolojik kampanyaların Ankara’dan başlayarak Anadolu’ya nasıl yayıldığı, belgelerle ortaya konuluyor. AHS’nin yönetiminde yer alan Mason, Metodist ve “İlluminati” bağlantılı isimler ile CIA ajanlarının, darbelerde rol oynayan ve Almanya’yı bombalayan generallerin portreleri; belge, arşiv materyali ve tanıklıklarla sunuluyor.

2004’te NATO Zirvesi için İstanbul’a gelen dönemin ABD Başkanı George W. Bush, bunun “ilk Türkiye ziyareti” olduğu izlenimini vermişti. Ancak Trojans’ta yer alan çarpıcı belge ve fotoğraflar, Bush’un Türkiye’ye ilk ziyaretini 1978’de, henüz bir yıllık eşi Laura ile birlikte gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor.

Anadolu’ya aşk acısı ile gelen CIA mensubu ve gizemli Türk albay

Trojans’ta, Türkiye’ye aşk acısıyla gelen JAMMAT görevlisi Elisabeth McNeill’in CIA için çalıştığına dair bulgulara yer veriliyor. Kitapta, McNeill’in bu doğrultuda gerçekleştirdiği büyük operasyon da ayrıntılı bir şekilde aktarılıyor.

Amerikan okulunun yönetim kadrosundaki en dikkat çekici isimlerden biri ise Albay Kamil Homriş. Türk albay, AHS’den ayrıldıktan sonra Ankara’daki Tapu ve Kadastro Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yapmaya başlamış. Lisedeki öğrenciler arasında dikkat çeken başka bir isim daha yer almış: Abdullah Öcalan.

Fotoğraf ve belgelerle desteklenmiş, kurmaca dışı bir yakın tarih sorgulaması

Trojans, fotoğraflar ve orijinal belgelerle desteklenen, kurmaca dışı bir yakın tarih sorgulaması olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin yakın tarihindeki karmaşık olayları somut bulgulara dayandırarak anlamak isteyen okurlar için çarpıcı bir deneyim sunan Trojans, Ahmet Köprülü’nün ilmek ilmek dokuduğu bir araştırma dosyası niteliği taşıyor. Köprülü, yalnızca bir muhabir titizliğiyle değil, aynı zamanda toplumun bilmediği gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya çalışan bir tarihçi gibi hareket etmiş.

İlk kıvılcımı yakan bir klasik Chevrolet

Ahmet Köprülü, kitabın çıkış hikâyesini şöyle anlatıyor:

“Araştırmanın kıvılcımı, 2006 yılında Tandoğan’daki bir galeride gördüğüm 1952 model klasik bir Chevrolet ile ateşlendi. Araç dosyasındaki evraklardan yola çıkarak ilk sahibi olan Amerikalıya ulaşmaya çalıştım. Bu süreçte karşıma Amerikan okulu ve JUSMMAT ile ilgili sırlar çıktı. O noktada şu soruyu sormaya başladım: ‘Bu araç yalnızca bir otomobil mi, yoksa daha fazlası mı?’ Bu soru beni uzun soluklu bir araştırma yolculuğuna çıkardı. Trojans, işte bu uzun ve titiz incelemenin ürünü. 1958’den 1980’lere uzanan Ankara’daki Amerikan Okulu yıllıkları, adeta zamanda bir yolculuk… İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin Sovyet tehdidinden kaçarken düştüğü Amerikan tuzağına ve sonrasında yaşananlara da kitapta kısaca değindik. “Truva atı” tuzağına yakalanmadan, huzurlu ve sağlıklı bir yaşam dileğiyle…”

Cevap aranan sorular

Türk-Amerikan ilişkilerinin bilinmeyen yönlerine ışık tutan Trojans’ta cevap aranan sorulardan bazıları şöyle: “Antikomünizm operasyonlarının zirvede olduğu yıllarda AHS’nin duvarına Lenin’in fotoğrafı nasıl asıldı? Irak’ta General Kasım’ı deviren İngiliz Büyükelçisi’nin AHS’de ne işi vardı? Hangi yönetici, oynanmış bir fotoğrafla “Kaşımın üstünde gözüm var” mesajını niye verdi? AHS öğrencileri, Anadolu’da din ve mezhep haritası çıkaran Barış Gönüllüleri’ne nasıl destek verdi? İnönü’nün damadı Metin Toker okula neden geldi? BOP ne zaman başladı ve AHS ile nasıl bir bağlantısı vardı?”

Zekâ sınırları aşılıyor: Kargalar geometrik şekilleri ayırt ediyor

Zekâ sınırları aşılıyor: Kargalar geometrik şekilleri ayırt ediyor

Bozkürt: Ülkücü kürtlerin saklı kalmış hikâyesi yayımlandı

Bölücü terörün sona erdirilmesi çabalarının ivme kazandığı konjonktürde yayımlanan “Bozkürt: Ülkücü Kürtlerin Saklı Kalmış Hikâyesi – Biji Türkiye” adlı kitap, ezberleri bozmaya aday. Ahmet Dinç imzalı çalışma, Ülkücü Hareket’e gönül vermiş Kürt ve Zaza kökenli bireylerin gizli kalmış hikâyelerini gün yüzüne çıkarıyor.

Araştırmacı yazar Ahmet Dinç’in kaleme aldığı “Bozkürt: Ülkücü Kürtlerin Saklı Kalmış Hikâyesi – Biji Türkiye”, Hayat Yayınları’nın “Deşifre X Kitaplar” dizisinin açılış kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Serinin ikinci kitabı Trojans / Ankara’da ABD Ajan Okulu da gazeteci Ahmet Köprülü imzasıyla okurla buluştu.

Editörlüğünü gazeteci Kamuran Akkuş’un üstlendiği 328 sayfalık Bozkürt, Ülkücü Hareket’e gönül vermiş Kürt ve Zaza kökenli bireylerin bilinmeyen hikâyelerini gün yüzüne çıkarıyor.

PKK sonrası dönemde Bozkürtlerin misyonu

Bozkürt, PKK’nın fesih kongresine hazırlandığı, bölücü terörün sona erdirilmesi yönünde kritik adımların atıldığı bir dönemde yayımlandı. Kitabın önsözü ise dikkat çekici bir tarihte, 27 Şubat 2025’te – Öcalan’ın İmralı’dan yaptığı silah bırakma çağrısının kamuoyuna açıklandığı gün- kaleme alındı. Dinç, sıcak gelişmelerin yaşandığı o kritik eşikte şunları yazdı:

“Şimdi artık ‘Bozkürtler’ için; o çekildikleri köşelerden çıkma, tahrip olan ilişkileri, zihinleri, duyguları, müşterek gelecek hayallerini yeniden onarma konusunda bilinçli birer ‘ortak payda’ olarak harekete geçme zamanıdır. ‘Bozkürtler’, iki halkın birliği ve ortak gelecek kurguları adına kırk küsur yıldır zarar gören ne/neresi varsa, ‘PKK sonrası’ dönemde tüm hasarları onarmak için, her iki halkı da çok iyi tanıyan uzmanlar olarak sahalara yeniden dönmelidir. (…) Yeni dönemde ‘Bozkürtler’ gerçek birer tutkal olacaktır/olmalıdır.”

Alparslan Türkeş önderliğindeki MHP’nin ve Ülkücü Hareket’in, Devlet Bahçeli ve Muhsin Yazıcıoğlu gibi liderlerin etrafında şekillenen Kürt ve Zaza kökenli kadroları, Bozkürt kitabının merkezinde yer alıyor. Bozkürt, bu isimlerin ayrıntılı hikâyelerini, 50’nin üzerinde Ülkücü ile yapılan kapsamlı görüşmelere ve derinlemesine arşiv taramalarına dayanarak sunuyor.

Tarihi öneme sahip onlarca fotoğrafın da bulunduğu kitapta, Türk milliyetçiliğini benimseyen Kürt bireyler farklı açılardan ele alınıyor. 12 Eylül öncesi ve sonrasını kapsayan geniş bir tarihsel çerçevede, çeşitli dönem ve koşullarda Ülkücü Hareket’e katılan Kürtlerin mücadeleleri, katkıları ve deneyimleri detaylı biçimde aktarılıyor. Özel röportajlar ve birinci elden paylaşılan anılarla zenginleştirilmiş Bozkürt, hem bireysel hem kolektif hafızaya ışık tutuyor.

Türkeş Diyarbakır’da neden tankın üstüne çıktı?

Siyasi ve toplumsal tarih açısından önemli veriler sunan eser, “ilk Bozkürt” olarak anılan Ziya Gökalp’ten başlayarak pek çok tarihî figürü mercek altına alıyor. Kürt ve Zaza bireylerin Türkeş liderliğindeki Ülkücü Hareket’e neden katıldıkları sorgulanırken, bu tercihlerin ardındaki sosyal, ideolojik ve kişisel dinamikler gözler önüne seriliyor. Doğu ve Güneydoğu illerinde Ülkü Ocakları’nın kuruluş süreçleri ve bölgedeki faaliyetlerine dair dikkat çekici ayrıntılar, bugüne dek gün yüzüne çıkmamış bilgilerle destekleniyor. Ayrıca dönemin Başbakan Yardımcısı Türkeş’in 1975 yılında Diyarbakır’da bir tankın üzerinden yaptığı miting konuşmasına ait arşiv belgeleri ve fotoğraflar da kitapta yer alıyor.

Bozkürt, yalnızca siyasetçilere ve akademisyenlere değil, toplumun geniş kesimlerine hitap eden güçlü ve sürükleyici bir anlatı sunuyor. Tarihin tozlu sayfalarında, ideolojilerin ve kimliklerin kesişim noktasında gizli kalmış hikâyeleri gün yüzüne çıkarıyor. Sağ-sol çatışmalarında hayatını kaybeden Bozkürtlerin listesinin de verildiği eserde yanıt aranan sorulardan bazıları şöyle:

“Bozkürt kavramı ne zaman ortaya çıktı? Bazı Kürtler ve Zazalar neden Ülkücü Hareket’e katıldı, niçin Türkeş’in en sadık askerleri oldular? Akrabaları ‘dağa çıkan’ BBP’li Bozkürtler kimlerdi? Türkeş, Kürtlere ve Alevilere yönelik hangi gazeteyi yayımladı? “Kürt” Ziya Gökalp ile “Türk” Mustafa Kemal arasındaki entelektüel ve siyasi ilişki nasıldı? Abdüsselam Barzani’yi astıran Osmanlı valisi kimdi ve onun Ziya Gökalp ile bağı neydi? Hormek Aşireti lideri M. Şerif Fırat, Kürtlerin Türk olduğunu savunduğu eserini neden yazdı ve niçin öldürüldü? Ziya Gökalp’in akrabası olan “ilk Bozkürt” kimdi? Dersim İsyanı sırasında Bozkürtler hangi tarafta yer aldı ve bunun sonuçları ne oldu? Bozkürtler, Türk ve Kürt toplumu arasında nasıl bir ‘çimento’ işlevi gördü? Kürtlerin büyük şehirlere göçü, siyasi kimliklerini ve yönelimlerini nasıl dönüştürdü? Diyarbakır’ı Ülkücü düşünceyle ilk tanıştıran isim kimdi? 1974’te Ankara’da Ülkücü kurultayında Diyarbakırlı Kürt şairin şiirini kim okuttu; bunu Türkeş nasıl karşıladı? Türkeş, yaşlı Kürt köylülerini neden dört kez askerlerin sırtında, Zap Suyu’nun iki kıyısı arasında taşıttı?”

Devamını Oku

Büyükakın: KO-MEK’in ortak teması mutluluk ve üretkenliktir – Birlik Haber Ajansı

Büyükakın: KO-MEK’in ortak teması mutluluk ve üretkenliktir – Birlik Haber Ajansı

KOCAELİ-BHA

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın, KO-MEK’in ilçe sergilerine katılarak kursiyerlerin heyecanına ortak oluyor. Şenlik havasında açılan İzmit ilçe sergisinde konuşan Başkan Büyükakın, “KO-MEK’te her bir hikâyenin ortak teması mutluluk ve üretkenliktir” dedi.

El emeği göz nuru ürünler tam not aldı

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Meslek ve Sanat Eğitim Kurslarının (KO-MEK) “Orta Asya’dan Anadolu’ya ortak mirasımız” temasıyla düzenlediği ilçe sergilerinin açılışları devam ediyor. Bu kapsamda kursiyerlerin bir yıl boyunca ürettiği el emeği göz nuru ürünlerin vatandaşlarla buluştuğu İzmit ilçe sergisi şenlik havasında açıldı. Kocaeli Kongre Merkezi’nde geçekleştirilen sergiye Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın’ın yanı sıra; Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk, siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcileri, Büyükşehir Belediyesi Daire Başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Oldukça yoğun katılımın olduğu ve birbirinden güzel ürünlerin yer aldığı sergide el emeği göz nuru ürünler ziyaretçilerden tam not aldı.

Türk dünyası öğrencileri gösteri sundu

Kursiyerlerin bir yıl boyunca büyük emekle hazırladığı el işi ürünlerin sergilendiği etkinlik, renkli görüntülere sahne oldu. KO-MEK müzik grubu usta öğreticilerinin seslendirdiği eserlerle başlayan açılış, izleyicilere unutulmaz anlar yaşattı. Ardından Kocaeli’nde eğitim gören Türk dünyası ülkelerine mensup öğrenciler kendi kültürlerine özgü gösteriler sundu.

“KO-MEK bana yeni bir hayat kurma fırsatı verdi”

Halk oyunları gösterilerinin ardından saygı duruşu ve istiklal marşının okunması ile başlayan programda kursiyerler adına konuşan Nergis Baştürk, 20 yıl önce yüksek lisans eğitimi için geldiği Türkiye’de KO-MEK ile tanışma sürecini anlattı. Baştürk, “Kazakistan tüm Türk soyunun anası sayılır. Türkiye’ye geldiğimde bu kültürel bağı hemen hissettim. KO-MEK kurslarını ilk duyduğumda bir belediyenin yüzlerce alanda ücretsiz eğitim vermesi beni çok şaşırttı. Hobi olarak başladığım kurslar sayesinde iş sahibi oldum. Ürettiklerimi satarak gelir elde ediyorum” dedi.

“Bir milletin kültürü yoksa varlığı tehlikededir”

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın, KO-MEK’in sadece bir kurs değil, hayatın kendisi olduğunu vurgulayarak, “Kimisi için rehabilitasyon merkezi, kimisi için meslek öğrenme yeri. Burada her bir hikâyenin ortak teması mutluluk ve üretkenliktir. Bir milletin kültürü yoksa o millet yok olmaya mahkûmdur. Kültürümüze sahip çıkalım. Bazı gruplar kendi kültürünü hor görüp başka kültürleri yüceltiyor. Bu farkında olmadan kültürel yozlaşmaya sebep olabilir” dedi.

“Zulme sessiz kalırsak sıra bize gelir”

Her fırsatta Filistin’de yaşanan soykırıma değinen Başkan Büyükakın, “KO-MEK’in artık diğer sosyal sorumluluk projelerinde olduğu gibi Filistin meselesine de katkı sağlamasını istiyorum. Filistin meselesine dünya kör sağır kalıyor orada katliam yaşanıyor adeta. Bu acıyı, katliamı, zulmü lütfen içimizde hissedelim. Bir an ölenlerin kendi yakınlarımız olduğunu düşünelim. Yıllarca orta doğuya kan kokusu almış kuşlar gibi üşüştüler Irak’ın, Suriye’nin başına. Zulme sessiz kalmak bir gün sıranın size geleceğini bilmektir. Uyursanız ölürsünüz. Lütfen uyanık kalmaya devam edin” diye konuştu.

“KO-MEK aynı zamanda bir terapi merkezi”

Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk ise yaptığı konuşmada, KO-MEK’in eğitimin ötesinde bir işlev gördüğünü belirterek, “Binlerce kişiye eğitim verip meslek sahibi yapmak kolay değil. KO-MEK, yeteneklerin keşfedildiği ve özgüvenin geliştirildiği bir ortam sunuyor. Bu katkılarıyla adeta bir terapi merkezi işlevi görüyor” ifadelerini kullandı.

Kocaeli Büyükşehir’den Kocaelispor’a şampiyonluk hediyesi

Kocaeli Büyükşehir’den Kocaelispor’a şampiyonluk hediyesi

KO-MEK bohçası nişanlı kursiyere verildi

Konuşmaların ardından KO-MEK bohçası nişanlı kursiyere hediye edilerek protokolle birlikte açılış kurdelesi kesildi. Açılışın ardından protokol hep birlikte sergi alanını gezilerek, el emeği göz nuru ürünler incelendi. Kursiyerlerin ürünlerini tek tek inceleyerek bilgi alan Başkan Büyükakın, sergide yer alan ürünleri oldukça beğendi.

Devamını Oku

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Biz tüm vasıflarımızla bir vakıf medeniyetiyiz – Birlik Haber Ajansı

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Biz tüm vasıflarımızla bir vakıf medeniyetiyiz – Birlik Haber Ajansı

Ümit Özdağ hastaneye kaldırıldı!

Ümit Özdağ hastaneye kaldırıldı!

ANKARA-BHA

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar:

“2025 yılı Vakıf Haftası münasebetiyle sizlerle bir arada olmaktan memnuniyet duyuyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine, bu gazi mekana hepiniz hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Bizleri bahtiyar eylediniz. Her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu güzel buluşmaya vesile olan Kültür Bakanlığımızı, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzü, programda emeği geçen her bir kardeşimi canı gönülden tebrik ediyorum. Sizlerle birlikte ülkemizin ve kültür coğrafyamızın dört bir yanında vakıf mirasımızı tüm ihtişamıyla yaşatan, kendilerini hayra vakfeden tüm vakıf insanlarının, hayırseverlerimizin Vakıf Haftasını tebrik ediyorum.

Vakıflar haftamızın bu yılki teması “Vakıf ve Aile” olarak belirlendi. Bu tema ekseninde hafta boyunca yapılacak etkinliklerin vakıf camiamız başta olmak üzere ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Bu önemli haftanın medeniyetimizin iki taşıyıcı sütunu olan vakıf ve aile ekseninde idrak edilmesini fevkalade isabetli bulduğumu burada öncelikle söylemek isterim.

Her fırsatta vurguladığımız gibi millet olarak gerçekten göz kamaştıran bir vakıf geleneğine sahibiz. Hiç şüphesiz bu alanda dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alıyoruz. Böyle nadide bir mirası tevarüs etmekten açıkçası iftihar ediyoruz. Köklü vakıf geleneğimizin korunması, zenginleştirilmesi ve geleceğe aktarılması görevini ise 101 yıldır Vakıflar Genel Müdürlüğümüz yapıyor. Tarihimiz, hafızamız, kimliğimiz ve istikbalimiz açısından çok ağır bir sorumluluğu ifa eden Genel Müdürlüğümüzün 101. kuruluş yılını tebrik ediyorum.

Büyük bir vazife şuuruyla ecdat yadigarı eserlerimize sahip çıkan Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün tüm çalışanlarına selamlarımı, sevgilerimi iletiyor, her birine görevlerinde Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum.

Bu anlamlı yıl dönümünü, açılışını yaptığımız eserlerle çok daha anlamlı hale getiriyoruz. Türkiye’de ve yurt dışında son bir yıl içinde restorasyonu tamamlanan 101 vakıf eserimizin toplu açılışını bugün gerçekleştiriyoruz. Tokat’taki Gökmedresemizin, Gaziantep’teki Kurtuluş Camimizin, Lefkoşa’daki Selimiye Camimizin ve Arnavutluk’taki İşkodra Camimizin açılış törenlerini birazdan inşallah canlı bağlantılarla hep birlikte icra edeceğiz. Bu güzide eserlerin ihyasında katkısı olan tüm kurumlarımıza, yüklenici firmalarımıza, işçisinden mimar ve mühendisine, her bir kardeşime kalpten teşekkürlerimi iletiyorum.

Titiz bir restorasyon sürecinin ardından hizmete alınan bu eserler ülkemiz, milletimiz ve gönül coğrafyamızdaki dostlarımız için hayırlı, uğurlu olsun. Rabb’im bizlere ecdat yadigarı eserlere sahip çıkmayı, onları gelecek kuşaklara en güzel şekilde teslim etmeyi nasip eylesin. İstisnasız her biri yüksek bir estetik anlayışının ürünü olan bu yapıların mimarlarını, banilerini, hamilerini, taş üstüne taş koyan tüm büyüklerimizi burada rahmetle, minnetle yad ediyorum.

Şu hususu altını çizerek ifade etmek istiyorum. Kimliğimizle, kültürümüzle, milli ve manevi değerlerimizle asırlardır nakış nakış işlediğimiz medeniyet kumaşı başka hiçbir millete nasip olmayacak derecede güzeldir, derindir, seçkindir. Bu kumaşın gergefi Balkanlar’dan Türkistan’a, Afrika’dan Güney Asya’ya, Anadolu’dan Hicaz’a, medeniyet coğrafyamızın her bir karışını ihate eder. Camilerimiz, medreselerimiz, imaretlerimiz, darüşşifalarımız, hanlarımız, kervansaraylarımız, su kemerlerimiz ve daha nice eser ecdadın tarihe düştüğü eşsiz bir not hükmündedir. Saraybosna’daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi’ni, Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nden, Beyrut’taki Hamidiye Çeşmesi’ni, Macaristan’ın Peç şehrindeki İdris Baba Çeşmesi’nden, Bosna’daki Mostar Köprüsü’nü, Cezayir’deki Babül Kantara Köprüsü’nden, Prizren’deki Sinan Paşa Camii’ni, Selimiye Camii’nden, Süleymaniye Camii’nden ayrı düşünemeyiz.

Bu yapıların tamamı müşterek bir ruh ışıltısının, yüksek bir kültür ve mimari tasavvurun yansımalarıdır. Şunun da bilinmesinde fayda görüyorum. Biz tüm vasıflarımızla aynı zamanda bir vakıf medeniyetiyiz. Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir ayet-i kerimesini kendimize rehber edinerek iyilikte, güzellikte, hayır işlerinde yepyeni ufuklar açmış bir milletiz.

Yaşantımıza yön veren temel düsturu ise şu hadis-i şerifleriyle Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu vesselam tayin ve takdir etmiştir. Önderimiz, sultanımız, hayatımızın her aşamasına örnek yaşantısıyla istikamet çizen Resulullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:

İnsan ölünce şu üç dışında amellerinin sevabı kesilir. Sadaka-i cariye, istifade edilen ilim, arkasından dua edilen hayırlı evlat.

Vakıf bizim için sadaka-i cariyedir. Allah’ın rızasını kazanmak, ebedi saadete ram olmak, topluma ve insanlığa faydalı işler yapmak için taşıdığımız altın bir anahtardır. Dayanışma ruhumuzun, yardımlaşma bilincimizin, birlik ve beraberlik şuurumuzun toplumsal hayattaki en parlak sembolüdür. Göç yolundaki kuşların bile ihmal edilmediği kuşatıcı bir iyilik düşüncesinin dikkatle, rikkatle hayata tatbik edilmesidir. Hülasa vakıf, medeniyet mefkuremizin hayata ve ahirete bakışımızın bu dünyadaki izdüşümüdür.

Şu inceliğe özellikle dikkatlerinizi çekmek arzusundayım. Kışın abdest alanlara sıcak su temin eden, sıcak günlerde sokak sokak gezip sebillere kar koyan, nehir kenarlarına söğüt diken, güvercinhane yaptıran, leylekleri koruyan vakıflar taşıdığımız o zarif ruhun, merhametin, sevginin, şefkatin, diğergamlık bilincinin birer nişanesidir.

Merhum Evliya Çelebi 17. asırda Osmanlı’daki vakıf zenginliğini, “Ben 50 yılda 18 padişahlık ve krallığa seyahat ettim. Hiçbir yerde bu kadar hayrat görmedim.” sözleriyle ifade etmiştir. Bu müstesna kültür hamdolsun bugün de güçlü bir şekilde devam ediyor. Sağlık, sosyal hizmetler, sosyal yardım, eğitim, araştırma, kültür, sanat, spor, kalkınma, hukuk, insan hakları ve çevre gibi alanlarda 70 bine yakın vakıf halihazırda faaliyet gösteriyor. Böylesine köklü ve güçlü bir mirası devralan Vakıflar Genel Müdürlüğümüz de yurt içinde ve yurt dışındaki çalışmalarını büyük bir dikkatle 101 yıldır Allah’a hamdolsun başarıyla sürdürüyor.”

Devamını Oku

Ağıralioğlu'ndan referandum çıkışı!

Ağıralioğlu'ndan referandum çıkışı!


ANKARA-BHA

Ayrıntılar geliyor…

Devamını Oku

Bakan Tunç: Yargı süreçlerinde etkinlik artacak – Birlik Haber Ajansı

Bakan Tunç: Yargı süreçlerinde etkinlik artacak – Birlik Haber Ajansı

ANKARA-BHA

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara Hakimevi’nde düzenlenen İdari Yargı Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, yeni yargı paketine dair önemli bilgiler paylaştı. Tunç, 40 maddelik ceza adaleti paketinin çalışmalarının sürdüğünü belirtirken, hukuk ve idari yargı süreçlerinin etkinliğini artıracak yasa taslağının da kısa vadede Meclis’e sunulacağını ifade etti.

İdari yargının hukuk devletinin yaşayan vicdanı olduğunu belirten Tunç, bu yargı kolunun bireylerin idarenin işlem ve eylemlerine karşı haklarını koruduğunu vurguladı. “İdari yargı, devletin kendine ayna tuttuğu, otoritesini adaletle ölçtüğü yüce bir kürsüdür,” diyen Bakan, idari yargının “adil devlet” anlayışının inşasına ciddi katkı sunduğunu dile getirdi.

İdari yargının yürütmeye karşı bir fren değil, yol gösterici bir pusula olduğunu belirten Tunç, “Türkiye Yüzyılını adaletin de yüzyılı yapmak idealine ulaşmak için fedakarca çalışacağız,” dedi.

Cevdet Yılmaz: Yapay zeka girişimlerine destek için yatırım fonu kurulacak

Cevdet Yılmaz: Yapay zeka girişimlerine destek için yatırım fonu kurulacak

Bakan Tunç ayrıca dijital dönüşüm projeleriyle birlikte yapay zekâ teknolojisinin yargı hizmetlerinde kullanılacağını açıkladı. Bu sayede adalet hizmetlerinin zamanında, etkin ve kaliteli biçimde sunulması hedefleniyor. İdari yargının, bu teknolojik dönüşümden en çok yararlanacak alan olacağı da aktarıldı.

İstinaf sürecinde hedef süreler belirleneceğini ve yeni uygulamaların hayata geçirileceğini ifade eden Tunç, hukuk eğitimi konusunda da yenilikçi yaklaşımların benimseneceğini kaydetti.

Adalet Bakanı, son dönemde yargı sistemine yönelik eleştirilerin haksız olduğunu belirterek, “13 milyondan fazla kararın verildiği bir sistemi, birkaç karar veya soruşturma üzerinden töhmet altında bırakmak, 25 bin hakim ve savcının emeğine saygısızlıktır,” ifadelerini kullandı.

Amerika merkezli bir kuruluşun hazırladığı hukuk güvenliği endeksine de tepki gösteren Tunç, “Bu tür endekslerin objektifliği yoktur ve ülkemizi karalamaya yöneliktir,” dedi.

Geçmişteki yargı uygulamalarına da değinen Tunç, 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde hukuk dışı kararlar alan yargı mensuplarının bugün tarihte kaldığını ifade ederek, “Artık 15 Temmuz’daki gibi milli iradenin, demokrasinin ve hukuk devletinin yanında duran bir yargı sistemimiz var,” diye konuştu.

Tunç, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesini güçlendirmeye yönelik çalışmaların kararlılıkla sürdürüleceğini vurguladı.

Devamını Oku
download the casino