ORDU – BHA

Sağlık çalışanlarının teşvik ödemelerinde bu ay yaşanan ciddi düşüşler, Türk Sağlık-Sen Ordu Şubesi’nin tepkisine neden oldu. Ordu Şube Başkanı tarafından yapılan yazılı açıklamada, teşvik ödemelerinde yüzde 50’ye varan azalmaların kabul edilemez olduğu belirtilerek, “Bu durum sağlık çalışanlarının ekonomisini sarsmakta, yaşamlarını olumsuz etkilemektedir” denildi.

“TEK KALEM MAAŞ ŞART HALE GELDİ”

Açıklamada, aylık gelirlerdeki bu tür keyfi düşüşlerin önüne geçilmesi için sağlık çalışanlarının ücret politikasında köklü bir değişikliğe gidilmesi gerektiği ifade edildi. Türk Sağlık-Sen uzun süredir savunduğu “Tek Kalem Maaş” sisteminin bir an önce hayata geçirilmesini talep ederek, “Çalışan ne kadar maaş alacağını bilmeli, sürpriz kesintilerle mağdur edilmemeli” ifadelerine yer verdi.

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI ÇALIŞANLARINA AYRIMCILIK İDDİASI

Teşvik ödemelerinde özellikle Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri ile Diş Hastanelerinde görev yapan sağlık çalışanlarının mağdur edildiği vurgulanan açıklamada, Sağlık Bakanlığı’nın hiçbir gerekçe göstermeden teşvik dağıtım oranlarını yüzde 36’dan yüzde 22’ye düşürdüğü öne sürüldü. Başkan, “10 bin TL teşvik alan bir sağlık lisansiyerine bu ay 5 bin TL ödeme yapıldı. Bu keyfi uygulamanın açıklaması yok” dedi.

“KATSAYI DÜZENLEMESİ MAĞDURİYETİ ARTIRDI”

Türk Sağlık-Sen Ordu Şubesi, bu düşüşlerin sebebinin fatura azlığı ya da Ramazan ayındaki iş yoğunluğu düşüşüyle açıklanamayacağını ifade ederek, “Bakanlık çalışma barışını zedeleyen bu tür uygulamalara son vermelidir” dedi. Özellikle tabip dışı sağlık personelinin teşvik ödemelerinde ciddi kayıplar yaşandığına dikkat çekildi.

“BAŞVURUMUZU YAPTIK, TAKİPÇİSİYİZ”

Sendika tarafından Sağlık Bakanlığı’na resmi başvurunun yapıldığı bildirilen açıklamada, “Katsayıların yeniden değerlendirilmesini ve çalışanların kayıplarının telafi edilmesini istiyoruz. Bu sürecin tek ve kararlı takipçisiyiz. Diğer sendikalar sessiz, çalışan umurunda değil. Biz ise her platformda mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadeleri yer aldı.

Türk Sağlık-Sen Ordu Şubesi, tüm sağlık meslek mensuplarını ve özellikle ağız ve diş sağlığı çalışanlarını bu haklı mücadeleyi desteklemeye çağırdı.

ORDU-BHA

Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, büyük önem verdiği çocuk ve gençlerin hemen hemen her davetine katılmaya, onlara moral vermeye ve yol göstermeye özen gösteriyor. Bunlara bir yenisini daha ekleyen Başkan Güler, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sınavına katılacak olan Ordu Fen Lisesi’nin öğrencilerini ziyaret etti.

Öğrenciler Başkan Güler’i çiçeklerle karşıladı

Öğrenciler tarafından okul kapısında çiçeklerle karşılanan Başkan Güler, ilk olarak okul idarecileri ve öğretmenlerden okulun faaliyetleri hakkında bilgiler aldı. Daha sonra öğrencilerle buluşan ve söyleşi havasında geçen ziyaret programında Başkan Güler, öğrencilere deneyim ve birikimlerini anlattı.

Başkan güler: “Yalnızca Ordu’nun değil, Türkiye’nin de adını dünyaya duyuracağınıza yürekten inanıyorum”

Girecekleri sınavlarda öğrencilere sonsuz güven duyduklarını ve başarılı olacaklarına inandıklarını aktaran Başkan Güler, “Ben de hala bir öğrenciyim. Hala sorulan soruları öğrenmeye çalışıyorum. Soruların bir görünen tarafı vardır bir de görünmeyen kısmı vardır. Önemli olan sorunun görünmeyen kısmını anlayabilmektir. Burada başarılı olduğunuz takdirde Ordu’muza ve ülkemize hatta insanlığa çok şeyler katabilirsiniz. İçinizden çok kıymetli insanlar çıkacağı belli. Sınavda da heyecan yapmadan diğer günler gibi kabul ederek sınavınızı tamamlayın. Önünüzdeki ki bu sınavı başarıyla geçeceğinize olan inancımız sonsuz. Sizler bizim gururumuzsunuz. Başarılarınızla yalnızca Ordu’nun değil, Türkiye’nin de adını dünyaya duyuracağınıza yürekten inanıyorum. Yolunuz açık, başarılarınız daim olsun” dedi.

Başkan Güler, daha sonra öğrencilerin sorularına içtenlikle cevap verdi. Başkan Güler’in öğrencilere ve öğretmenlere hediye takdiminin ardından ziyaret sona erdi.

ANKARA-BHA

Prof. Dr. Zakir Avşar “Kamera bantlamalı, jammerlı açıklık, şeffaflık…” yazısında özetle şunlara yer verdi:

“Demokratik yapının ve iyi yönetişim ilkelerinin temel taşları durumunda olan kavramlar vardır. Bunların anlamları birbirine yakındır, en azından birbirleriyle ilişkilidir. Biri olmadan diğeri de olmaz… Siyasetçiler sıklıkla bu kavramlara müracaat ederler. Seçimlerden sonra ise kimse ağzına almaz…

Seçim zamanlarında özellikle sosyal demokrat adaylarca bol bol sarf edilen bu kavramları seçimler sonrasında ancak, yolsuzluk ve yozlaşma soruşturmaları nedeniyle yeniden hatırlıyoruz…

Açıklık (openess), kamu kurumlarının ve yöneticilerin bilgi paylaşımında istekliliğini ve kamusal süreçleri gizlilikten uzak yürütmesini ifade eder. Karar alma süreçleri, projeler, harcamalar ve politikalar hakkında halkın bilgi sahibi olabilmesi bu kavram içinde ele alınır…

Gün Işığında Yönetim (Sunshine Governance / Daylight Governance) bir metafordur. Bu metafor, kararların “karanlıkta” değil, halkın gözü önünde alınmasını ifade eder. Tüm idari işlemler, kararlar ve kamu kaynaklarının kullanımı halkın gözetimine açık olmalıdır… Meclis toplantılarının canlı yayınlanması, ihalelerin halka açık yapılması gibi…

Şeffaflık (Transparency), karar alma süreçlerinde ve kamu hizmetlerinde kullanılan bilgilerin kolayca erişilebilir, anlaşılabilir ve denetlenebilir olmasıdır. Kurumlar neyi, neden yaptığını, hangi kaynaklarla yaptığını net biçimde açıklamalıdır… Bir kamu ihalesine kaç firmanın katıldığının, kimin kazandığının ve neden seçildiğinin kamuya açıklanması gibi…

Hesap Verebilirlik (Accountability), kamu yöneticilerinin, eylem ve kararlarının sonuçları için kamuoyuna veya yasal mercilere açıklama yapmak zorunda olmasıdır. Hatalı kararlar, usulsüzlükler veya kamu zararı durumunda sorumluların hesap vermesi ve gerekirse yargılanması. Bir skandal sonrası belediye başkanının mecliste bilgi vermesi, Sayıştay raporlarının yayımlanması gibi…

Bu dört kavram bir araya geldiğinde, kamu yönetiminin, halkın bilgisi, gözetimi ve onayıyla; açık, dürüst ve denetlenebilir biçimde yürütülmesi gerektiği anlayışı ifade edilmiş olunur…

Bu konulara niye giriyoruz peki? Malum, her geçen gün genişleyen, derinleşen, yeni yeni olaylarla artık skandal ötesi bir mahiyet kazanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bazı belediyeler ve bunların yöneticilerini içeren en çok da Ekrem İmamoğlu etrafından dönen yolsuzluk ve yozlaşma soruşturmaları var…

“Acil alım” kapsamında milyonlarca liralık Muş’ta bir bakkaldan tatlı, Hakkari’de bir dükkandan börek alınmış… Bunları soruşturmalarla öğrendik…

Dünyanın en pahalı konser organizasyonları kamu kaynakları ile gerçekleştirilmiş, öyle ki pandemi günlerinde bile yüzlerce konser icra edilip ödemeleri yapılmış yine bunları yeni yeni öğrendik…

İşadamları, müteahhitler sıraya girdi, kamusal görevlerin ifası için kendilerinden istenen rüşvetlerin, yapılan irtikâpların hangi boyutlara ulaştığını söylemek için…

Şimdi bir de İBB’nin yolsuzluk nedeniyle görevden uzaklaştırılan ve tutuklanan başkanının kameraların bantlarla kapatılması, sinyal/frekans kesici jammer denilen cihazların kullanımı ile yapılan özel toplantıları çıktı… Partisi yine akıl almaz gerekçelerle savunuyor…

Bu mümkün mü peki? İki sebeple değil. Birincisi kamuya açık alanlarda güvenlik kameralarının kapatılması VIP (Very Important Person – Çok Önemli Kişi) güvenliği gerekçesiyle mümkündür, ancak bu durum istisnai ve sıkı protokollere bağlı şekilde uygulanır.

İkinci olarak işin hukuki ve pratik çerçevesi vardır. Hukuki ve pratik çerçevede 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ve ilgili yönetmelikler, kamera kullanımını düzenler. Kameraların kapatılması değil, erişimin kısıtlanması gündeme gelebilir. VIP’in can güvenliği riski varsa, geçici olarak görüntü alınmasının durdurulması emniyet güçlerince değerlendirilir. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) uyarınca görüntü kaydı da kişisel veri sayılır; bu nedenle işlenmesi, saklanması ve silinmesi düzenlemelere tabidir. Ancak VIP’nin görüntüsünün yayılmaması için değil, genellikle özel hayatın gizliliği ve tehdit durumu varsa bu önlem alınır. Temel ilke bellidir, kamera sistemlerinin kapatılması, ciddi bir tehdit (örneğin suikast ihbarı, patlayıcı riski, vs.) olmadıkça uygulanmaz. Eğer uygulanırsa da bu geçici süreli, yalnızca ilgili kamera ya da bölgeyle sınırlı, ilgili kamu kurumlarının (emniyet, istihbarat) denetiminde olur.

Bireysel veya kurumsal sivil kullanım (örneğin bir işletmenin kendi binasında Wi-Fi veya cep sinyali engellemesi) kesinlikle yasaktır. Ticaret Bakanlığı ve BTK, jammer cihazlarının ithalatı, satışı ve kullanımıyla ilgili çok katı düzenlemeler getirmiştir. Jammer cihazı izin alınmadan bulundurulamaz, çalıştırılamaz veya satılamaz. Kabahatler Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında, izinsiz jammer kullanımı nedeniyle cezai yaptırımlar uygulanabilir (örneğin haberleşmenin engellenmesi suçu – TCK md. 124).

Cumhurbaşkanlığı konvoylarında, sinyal kesici jammer’lar, suikastlara veya uzaktan kumandalı patlayıcılara karşı koruma amacıyla kullanılır. Yüksek güvenlikli mahkemelerde ya da bazı diplomatik görüşmeler sırasında, toplantı gizliliğini sağlamak için kullanılır. Cezaevlerinde, mahkumların cep telefonu ile dışarıyla yasadışı iletişim kurmasını engellemek için sabit jammer sistemleri kurulmuştur.

Ama bakın bunların hepsinin yasal temeli vardır. Bir belediye başkanının kendi iradesi ve kararı ile böyle bir cihaz kullanma hakkı ve yetkisi yoktur… Her kim ki, kendisine böyle bir alan açmaya kalkışırsa bunun adı hukuk tanımazlıktır…

Bunu yapanları zaten hiçbir şekilde açıklık, şeffaflık, aleniyet, günışığında yönetim başlığı ile tartışamayız… Bunlar olsa olsa alacakaraklık kuşağındakiler olur…”

HABERİN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ…

ANKARA-BHA

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2025 yılı ilk çeyrek turizm verilerini açıkladı. Bakan Ersoy, ocak-mart döneminde Türkiye’nin toplam 8,9 milyon ziyaretçiyi ağırladığını ve 9,5 milyar dolar gelir elde ederek tüm zamanların ilk çeyrek rekorunu kırdığını bildirdi.

Bakan Ersoy, “Bu dönemde elde ettiğimiz 9,5 milyar dolar turizm geliri ile tüm zamanların en yüksek ilk çeyrek gelirine ulaştık. 2025 yıl sonu için hedefimiz 65 milyon ziyaretçi ve 64 milyar dolar gelir” dedi.

Geçen yılın verileriyle kıyaslandığında, 2025 yılı için yüzde 4,4’lük ziyaretçi artışı ve yüzde 4,7’lik gelir artışı öngördüklerini belirten Ersoy, yılın kalan aylarına dair olumlu sinyaller aldıklarını ifade etti.

Nisan ayının turizm açısından güçlü başladığını vurgulayan Ersoy, “Nisan ayı yüzde 6 büyüme ile kapatacak gibi görünüyor. Mayıs ve Haziran aylarına yönelik rezervasyonlar da yıl sonu ortalamasının üzerinde seyrediyor” şeklinde konuştu.

Turizm Bakanlığı verilerine göre, yılın ilk çeyreğinde elde edilen turizm gelirinin önemli bir bölümü kişisel harcamalardan oluştu. Bakanlık, yıl sonu hedeflerinin tutturulması adına çalışmaların sürdüğünü ve yeni pazarlara yönelik tanıtım faaliyetlerinin devam ettiğini bildirdi.

ANKARA-BHA

Türkiye, mayıs ayında ekonomi alanında oldukça hareketli günler yaşayacak. Ay boyunca açıklanacak ekonomik veriler, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uluslararası temasları ve Merkez Bankasının yayımlayacağı Enflasyon Raporu, ekonomi gündeminin öne çıkan başlıklarını oluşturacak.

Ayın ilk günlerinde, Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın 2 Mayıs’ta Diyarbakır’da gerçekleştireceği toplantıda nisan ayına ait dış ticaret rakamlarını duyurması bekleniyor. Bolat daha önce yaptığı açıklamada, mart ayında 23,4 milyar dolarlık ihracatla tarihin en yüksek ikinci mart ayı değerine ulaşıldığını ve son 12 ayda 263,4 milyar dolarlık mal ihracatı yapıldığını ifade etmişti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 5 Mayıs’ta nisan ayı tüketici fiyat endeksini açıklayacak. Mart ayında TÜFE aylık bazda yüzde 2,46 artarken, Yİ-ÜFE’deki artış yüzde 1,88 olarak kaydedilmişti. Yıllık bazda ise TÜFE yüzde 38,1, Yİ-ÜFE ise yüzde 23,5 olarak gerçekleşmişti.

TÜİK’in 9 Mayıs’ta yayımlayacağı mart ayı sanayi üretim endeksi de dikkatle takip edilecek. Hatırlanacağı üzere, endeks şubat ayında aylık bazda yüzde 1,6, yıllık bazda ise yüzde 1,9’luk düşüş göstermişti.

Merkez Bankası, 13 Mayıs’ta mart ayı ödemeler dengesi verilerini açıklayacak. Şubat ayında cari açık 4 milyar 405 milyon dolar olarak gerçekleşmiş, altın ve enerji hariç cari denge ise 2 milyar 158 milyon dolar fazla vermişti.

Kritik veriler ay sonunda açıklanacak

TÜİK, 16 Mayıs’ta nisan ayı konut satış istatistikleri ile yılın ilk çeyreğine ait iş gücü verilerini paylaşacak. 20 Mayıs’ta ise tüketici güven endeksi ve mart ayı tarımsal girdi fiyat endeksi kamuoyuna sunulacak. Nisan ayında tüketici güven endeksi bir önceki aya göre yüzde 2,3 gerileyerek 83,9’a düşmüştü. Tarımsal girdi fiyat endeksi ise şubatta yıllık yüzde 28,92, aylık yüzde 2,35 oranında artmıştı.

Ayın son gününde, 30 Mayıs’ta açıklanacak olan ilk çeyrek gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) verileri ve nisan ayı işsizlik oranı da ekonomik görünüm açısından önem taşıyor. Türkiye ekonomisi geçen yıl yüzde 3,2 büyürken, 2024’ün son çeyreğinde büyüme oranı yüzde 3 olarak gerçekleşmişti. Mart ayındaki işsizlik oranı ise bir önceki aya göre 0,3 puan azalarak yüzde 7,9’a gerilemişti.

Bakan Şimşek’in yoğun uluslararası programı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, mayıs ayında da yoğun bir dış temas trafiği sürdürecek. Şimşek’in, Brüksel’de düzenlenecek Avrupa Birliği ve Batı Ortakları Ekonomik ve Mali Diyalog Toplantısı ile Londra’daki Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası forumuna katılması planlanıyor. Ayrıca Katar Ekonomi Forumu ve İslam Kalkınma Bankası yıllık toplantıları da Şimşek’in gündeminde yer alıyor.

Merkez Bankası’ndan kritik sunumlar ve raporlar

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, 6 Mayıs’ta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunum yapacak. Faiz politikaları ve enflasyonla mücadeleye ilişkin değerlendirmelerin bu toplantının öne çıkan başlıkları arasında olması bekleniyor.

Karahan, 22 Mayıs’ta ise yılın ikinci Enflasyon Raporu’nu kamuoyuyla paylaşacak. Bu raporda yer alacak analiz ve öngörüler, piyasa aktörleri tarafından dikkatle izlenecek. TCMB, ayın son gününde Finansal İstikrar Raporu’nu da yayımlayarak finans sistemine ilişkin güncel değerlendirmelerini açıklayacak.