ANKARA-BHA

Türkiye’nin en büyük ve prestijli denizcilik fuarı olma hedefiyle yola çıkan Artı Boat Show Ankara, denizcilik sektörüne 2006 yılından bu yana hizmet veren Artı Fuarcılık tarafından düzenlendi. Bugün ANFA Altınpark Fuar ve Kongre Merkezi’nde kapılarını açan etkinlik yoğun ilgi gördü.

Programın açılışında, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar, Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran, Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ziya Karagöz, Artı Fuarcılık CEO’su Murat Arslan, GİSBİR Başkan Yardımcısı Orhan Torlak, Türk İnternet Medya Birliği (TİMBİR) Başkanı Dr. Süleyman Basa ile Birlik Haber Ajansı Genel Müdürü Muhammet Kaçar katıldı.

“Türkiye, bir denizcilik ülkesidir”

2.’si düzenlenen Artı Boat Show Ankara, açılış konuşmalarıyla başladı. Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar, etkinliğin devamının gelmesi temennileriyle başladığı konuşmasında şunları söyledi:

“Katılım her sene daha da artıyor ve sadece Ankara’da değil bahsettiği iller Ankara’nın çevresinde tekne imalatı yapan ve denizi olmayan iller. Denizcilik idaresi olarak zaten biz de aynı zamanda iç sularda denizciliği geliştirme görevimiz de var. Bu itibarla Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneğimize, Artı Fuarcılık’a, emeği geçen gönülden destek veren herkese çok teşekkür ediyoruz. Biz denizciler her gittiğimiz yeri renklendiririz. Bugün de Ankara’ya çok güzel bir renk katmışız. Denizcilik kültürünü yaygınlaştırmak, sürdürülebilir denizcilik çözümlerini tanıtmak ve sektörün geleceğine yön vermek için de bu organizasyonun önemli bir platform olduğunu düşünüyoruz. Aynı zamanda deniz tutkunlarının en yeni tekneleri ve ekipmanları yakından izleme fırsatı bulacağı bu etkinlik, her yaştan ziyaretçiye hitap ediyor.

Ünüvar, Türkiye’nin sahil şeridi ve denizcilik faaliyetlerine ilişkin ise, “11 bin kilometreyi bulan kıyı uzunluğuyla, limanlarıyla, tershaneleriyle, marinalarıyla, balıkçı marinalarıyla, 1 milyonu aşkın amatör denizcisi ve 140 bin profesyonel gemi insanıyla Türkiye, bir denizcilik ülkesidir. Coğrafi konumu, iklimi, yatların seyir güzergahında oluşu, tarihsel ve kültürel değerleri bakımından bütünüyle zengin bir potansiyel oluşturan kıyılarımızın varlığı yat turizmi açısından ülkemizin popülaritesini de artırdı. Ülke insanımız için de cazip bir yaşam tarzı haline gelen yatçılık gelişimiyle gezi, eğlence, dinlence ve spor için özel tasarlanmış teknelerin sayısı 161 bini aşmış durumda.” bilgilendirmesinde bulundu.

“Ankaramızda belki deniz yok ama bu işin ticaretiyle ilgili Ankaramızı geliştirmeye ihtiyacımız var”

ATO Başkanı Gürsel Baran ise Gölbaşı’nın bu anlamda geliştirilebileceğine dikkat çekerek, “Ben geldiğimde böyle bir tabloyla karşılaşacağımı ummadım. İnanılmaz keyifli bir iş çıkartmış arkadaşlar. Ankaramızın ihtiyacı olan önemli organizasyonlardan birini hayata geçirmişler. Bundan sonraki süreçte de inşallah 2’yi artırıp 3,4,5’e doğru gidecek. Önemli bir sektör, önemli bir alan. Hepiniz biliyorsunuz küresel ticaretin yüzde 90’ı denizlerden gidiyor. Ankaramızda belki deniz yok ama bir kere bu işin ticaretiyle ilgili Ankaramızı geliştirmeye ihtiyacımız var. Bizdeki Gölbaşı Türkiye’nin neresinde var arkadaşlar? Bizim de Gölbaşımız var. Gölbaşı’nı geliştirebiliriz, bu anlamda büyütebiliriz. Gölbaşı’nda da tekneler var zaman zaman biniyoruz ama çok farklı yerlere gelebilir. Bu anlamda Ankara’ya çok büyük bir katkı sağlayacağına da yürekten inanıyorum.” ifadelerini kullandı.

“İyi kaptan, iyi denizci yetiştirmeye gayret gösteriyoruz”

Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ziya Karagöz ise Türkiye’nin bir denizcilik ülkesi olduğunu vurgulayarak denizciliği her yaştan insana tanıtma hedeflerine değindi. Karagöz, “Denizi sevdirmeyi, denizcileri sevdirmeyi; iyi kaptan, iyi insan, iyi denizci yetiştirmeye gayret gösteriyoruz. Bu yolda bize desteklerini esirgemeyen, bizimle birlikte olan tüm paydaşlarımıza ve Artı Fuarcılık’a teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.

Sadece deniz araçlarını sergilemekle kalmayacak olan organizasyon, Türkiye’de denizcilik kültürünün yayılmasına, çocukların ve ailelerin denizle ve deniz sporlarıyla tanışmasına da olanak tanıyor. Fuar 11 Mayıs’a kadar başta Başkentliler olmak üzere her yaştan ziyaretçiye açık olacak.

BİROL GÜNGÖRDÜ / ÇANAKKALE – BHA

Çanakkale Valiliği’nin ev sahipliğinde, İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) koordinasyonunda, 8 Mayıs 2025 tarihinde il genelini kapsayan geniş çaplı bir Afet Tatbikatı gerçekleştirilecek. Tatbikat, başta deprem olmak üzere, olası ikincil afet senaryolarına yönelik hazırlıkları test etmek ve kurumlar arası koordinasyonu artırmak amacıyla planlandı.

600 kişilik katılım, 9 farklı senaryo

Tatbikatta, Çanakkale Valiliği, AFAD, Belediye Başkanlığı, İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı, İl Sağlık Müdürlüğü, çeşitli sivil toplum kuruluşları ve gönüllülerden oluşan yaklaşık 600 kişi aktif görev alacak. Çanakkale Afet Müdahale Planı kapsamında ana çözüm ortağı olan tüm kurumların yer aldığı organizasyonda, toplam 9 olay senaryosu sahada uygulamalı olarak canlandırılacak.

Tatbikatın odak noktası: Müdahale, tahliye ve arama-kurtarma

Tatbikat süresince, gerçek bir afet anında yapılması gereken ilk müdahale, tahliye, arama-kurtarma ve hasta/yaralı nakli gibi kritik süreçler birebir uygulamalı şekilde yürütülecek. Bu süreçler sayesinde, ilgili kurumların olası bir afete karşı daha hazırlıklı hale getirilmesi amaçlanıyor.

6 Şubat depremlerinden çıkarılan derslerle planlandı

Afet yönetimi stratejilerinde önemli bir dönüm noktası olan 6 Şubat 2023 depremleri sonrası elde edilen tecrübeler ışığında hazırlanan bu tatbikat, Çanakkale’nin mevcut risklerine özel olarak planlandı. Gerçekleştirilecek uygulamalarla, müdahale kapasitesinin artırılması hedefleniyor.

Halkın farkındalığı artırılacak

Bu tatbikat yalnızca kurumsal hazırlığı pekiştirmekle kalmayacak, aynı zamanda vatandaşların afet bilincini artırmayı da hedefliyor. Tatbikat, 8 Mayıs 2025 Perşembe günü saat 09.30 itibarıyla Çanakkale il genelinde belirlenen alanlarda başlayacak.

İSTANBUL-BHA

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) akademisyenleri tarafından hazırlanan ön rapor, 23 Nisan 2025’te Marmara Denizi’nde meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin ciddi uyarılar içerdiğini ortaya koydu. Silivri’nin yaklaşık 26 kilometre güneyinde, Orta Marmara Sırtı’nda saat 12.49’da ve 13 kilometre derinlikte meydana gelen deprem yaklaşık 13 saniye sürdü.

İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral koordinasyonunda; Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Prof. Dr. Seda Yolsal Çevikbilen, Doç. Dr. Tuna Eken, Prof. Dr. Hülya Kurt, Doç. Dr. Beyza Taşkın ve Dr. Murat Şahin’in yer aldığı Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (MATAM) tarafından hazırlanan rapora göre, deprem ve artçıları 40 kilometre uzunluğunda, 12 kilometre genişliğinde bir alanda yoğunlaştı. Artçı sarsıntılar, özellikle Kumburgaz Havzası ve kuzey bloktaki ikincil fay hatlarında etkili oldu. Bazı artçıların derinliği ise 30 kilometreye kadar ulaştı.

Depremin meydana geldiği alan, 1766 yılındaki büyük depremin üretildiği Doğu Sırt Kuzey Segmenti (Kumburgaz Fayı) ile Silivri Sırt Güney Sınır Fayı arasında bulunuyor. Raporda, 2019 Silivri depremleri sonrasında gözlenen stres değişiminin, 2025 depreminin lokasyonuyla uyumlu olduğuna dikkat çekildi.

Yapılan hesaplamalara göre, 1766’dan bu yana biriken sismik enerjinin sadece yüzde 12’si bu depremle boşaldı. Deprem sırasında yaklaşık 20×12 kilometrelik bir alanda 30 santimetrelik yer değiştirme yaşandığı ve olayın sağ yanal doğrultulu faylanma karakteri taşıdığı belirtildi.

Depremin Marmara Bölgesi genelinde hissedildiği vurgulanan raporda, en yüksek ivme değerinin İstanbul Küçükçekmece’de kuzey-güney yönünde 0,2 g olarak ölçüldüğü kaydedildi. Sazlıbosna Barajı’nda 0,16 g, Marmara Ereğlisi sahilinde ve Arnavutköy’de ise 0,1 g ivme değerleri saptandı. Uzmanlar, bu verilerin zemin yapısı, topoğrafya ve jeolojik özelliklerle bağlantılı olduğunun altını çizdi ve mevcut azalım modellerinin yetersiz kaldığını, yeni nesil dinamik azalım yaklaşımlarına ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Raporda ayrıca, 1766’dan bu yana Kumburgaz segmentinde biriken 3,7 metrelik atımın yalnızca 0,3 metresinin bu depremde boşaldığına işaret edildi. Ana şok ve artçıların dağılımının dar bir alanda kaldığı, ancak stresin Orta Marmara Çukuru yönünde yoğunlaştığı gözlemlendi.

MATAM Müdürü Prof. Dr. Cenk Yaltırak, depremin yalnızca 80 kilometre uzunluğundaki Kumburgaz segmentinin 20 kilometrelik kısmında meydana geldiğini belirtti. Fayın büyük bölümünde halen ciddi bir stresin bulunduğunu ifade eden Yaltırak, “Bu, büyük depremin habercisi değil ama ‘stres boşaldı’ demek de yanlış olur,” değerlendirmesini yaptı.

Yaltırak ayrıca, Türkiye’de büyük depremlerin çoğunlukla zincirleme şekilde meydana geldiğini, tıpkı 1999 İzmit ve 2023 Kahramanmaraş depremlerinde olduğu gibi birden fazla segmentin ardışık olarak kırılabildiğini söyledi. Bu senaryoların depremin büyüklüğünü artırabileceğine dikkat çeken Yaltırak, 7,8 büyüklüğündeki Marmara depremi öngörüsünün korkutma amacı taşımadığını, bilimsel verilere dayandığını vurguladı.

“Toplumun en büyük riski bilmesi ve ona göre hazırlık yapması gerekiyor” diyen Yaltırak, şehir planlamalarının en kötü senaryoya göre yapılmasının yaşamsal önemde olduğunu belirtti: “Eğer siz 7,1’e göre tasarım yaparsanız ve 7,8 olursa, sonuç felaket olur. Ama 7,8’e göre hazırlıklıysanız, 7,1’de hiçbir sorun yaşamazsınız.”

Bu gelişmeler ışığında, uzmanlar hem kamu otoritelerini hem de vatandaşları Marmara’da olası büyük bir depreme karşı daha kapsamlı önlemler almaya çağırıyor.

ANKARA-BHA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla yeniden gündeme gelen ve stratejik ürünler arasında yer alan kenevirde hem üretim hem de verimlilikte dikkat çeken artış yaşanıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı öncülüğünde sürdürülen çalışmalar sayesinde, Türkiye’de kenevir üretiminde önemli gelişmeler kaydedildi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, kenevir tohumu üretimi 2023 yılında bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 70 artarak 327 tondan 556 tona yükseldi. 2020 yılında 273 ton olan üretim, dalgalı bir seyir izlese de son beş yılda toplam bin 335 tona ulaştı.

Kenevir lifi üretiminde ise çok daha büyük bir sıçrama gözlendi. 2020’de yalnızca 9 ton olan üretim, 2021’de 21 tona, 2022’de 31 tona ve 2023’te 359 tona yükseldi. 2024’te ise yüzde 238,7’lik bir artışla bin 216 tona çıkarak rekor kırdı.

Bu artışlar ekim alanlarına da yansıdı. Kenevir lifi ekili alanı 2020’de 101 dekar iken 2024’te 8 bin 845 dekara ulaştı. Aynı dönemde kenevir tohumu ekili alanı ise 4 bin 252 dekardan 7 bin 206 dekara çıktı.

Stratejik öneme sahip kenevir bitkisi için Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) gözetiminde ilaç etken maddesi üretimi ve işlenmesine yönelik projeler başlatıldı. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM), üniversiteler ve özel sektör iş birliğiyle AR-GE Destek Programı çerçevesinde lifli bitkilerin polimerik kompozitlerde kullanımına yönelik çalışmalar yürütüyor.

Ayrıca, TAGEM, TÜBİTAK ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi ortaklığında başlatılan düşük tetrahidrokannabinol (THC) oranlı çeşit geliştirme projesi sonucunda “Narlı” ve “Vezir” isimli iki yeni kenevir tohumu 2021 yılında tescillendi. Lif oranı yüksek çeşitler için ıslah çalışmaları da devam ediyor.

Kenevirin özellikle tekstil ve otomotiv sektörlerinde kullanımını artırmaya yönelik projeler özel sektörde de hız kazanmış durumda. Hem tarım hem sanayi alanında büyük potansiyele sahip kenevirin gelecekte daha geniş alanlarda kullanılması bekleniyor.

ANKARA-BHA

ABD Donanmasında, son 10 gün içerisinde ikinci kez bir savaş uçağı, USS Harry S. Truman uçak gemisinden Kızıldeniz’e düşerek kayboldu.

NBC News’e konuşan ABD’li yetkililer, FA-18F tipi savaş uçağının yerel saatle 21.45 civarında inişe geçtiği sırada güverteden çıkarak denize çakıldığını belirtti.

Uçak düşmeden önce fırlatma koltuklarıyla kendilerini dışarı atan iki kişilik mürettebatın hafif yaralı olarak kurtarıldığı bildirildi.

Yetkililer, savaş uçağının iniş sırasında uçak gemisindeki “tel kancalama” sistemini yakalayamaması nedeniyle kazanın meydana geldiğini ifade etti. Olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği aktarıldı.

ABD Donanması’nda benzer bir olay 28 Nisan’da da yaşanmıştı. Aynı uçak gemisinde FA-18E tipi bir savaş uçağının, hangar bölümüne çekildiği sırada kontrolden çıkarak Kızıldeniz’e düştüğü duyurulmuştu.

Harry S. Truman Taarruz Grubu; sancak gemisi USS Harry S. Truman, I. Hava Kanadı’na bağlı dokuz filo, 28. Muhrip Filosuna bağlı üç güdümlü füze destroyeri ve Ticonderoga sınıfı kruvazör USS Gettysburg’dan (CG 64) oluşuyor.

Bu tür kazaların tekrarlanması donanmadaki operasyonel güvenlik protokollerinin yeniden değerlendirilmesini gündeme getiriyor.